Kayıtlar

Dil, zihin ve felsefe dersleri

Resim
Derslerin içeriğini ve her haftanın konusunu aşağıda, metnin devamında bulabiirsiniz. 6 hafta boyunca Salı ve Cuma günleri aynı konuyu işliyor olacağız. İstediğiniz günü seçebilecek veya isterseniz aynı hafta iki derse de katılabileceksiniz: 6 ve 10 Mayıs, 13 ve 17 Mayıs, 20 ve 24 Mayıs  4 ve 7 Haziran, 11 ve 14 Haziran, 18 ve 21 Haziran Yer: Konur Sokak, Kızılay, Ankara Saat: 19:30-22:30 Bilgi ve katılım için KATILIM FORMU 'nu doldurabilir veya ceyhan.temurcu@gmail.com adresine yazabilirsiniz. Uzmanlık alanı dilbilim, özel olarak da anlambilim (semantik) olan bir bilişsel bilimciyim. 20’li yaşlarımın sonunda, bir sağlık sorunu nedeniyle uzun süre evde kalmam gereken bir dönemde, felsefi formasyonu olmayan biri olarak Immanuel Kant’ın Saf Aklın Eleştirisi ’nin bir kısmını okuma çabam hayatımın dönüm noktalarından biri oldu. ODTÜ Bilişsel Bilimler bölümünde dilbilim ( yüksek lisans tezim ) çalışmaya başladıktan sonra da felsefeye ilgim devam etti. Belçika’da Anvers Üniversitesi&#

Gıda sistemleri depremleri nasıl etkiler?

Bu yazı Gıdamız Geleceğimiz E-Gazete 6ncı sayısında yayınlanmıştır: https://gidamizgelecegimiz.org/gidamiz-gelecegimiz-e-gazete-no6/ Depremlerle birlikte büyük acılar yaşadık ve yaşamaya devam ediyoruz. Bundan sonrasında da hepimizi ciddi zorluklar bekliyor. İlk günden başlayan halk dayanışmasının uzun süre devam edebilmesi kadar, her alanda ve her düzeyde yeni yaklaşımlara, planlamalara ve eylemlere ihtiyaç var. Depremlerin çeşitli ekonomik ve sosyal alanlara olan etkileriyle ilgili analizler yapılıyor, yazılar yazılıyor. Tarım ve gıda alanıyla ilgili olarak, depremden en çok etkilenen 10 ilin Türkiye’nin tarım ve hayvancılık üretimin yaklaşık yüzde 15 ila 20’sini karşıladığı, bölgeden yapılan gıda ihracatının yüksek bir paya sahip olduğu gibi önemli veriler var. Bu gazete sayısında, Prof. Dr. Emine Aksoydan’ın yazısında bu verilerin bir özetini bulabilirsiniz. Hasarın boyutlarını görmemiz, önümüzdeki riskleri azaltmamız ve daha iyi bir gelecek kurgulayabilmemiz için bu analizler çok

Yerel gıda ağlarına inanmamak barışa inanmamaktır

Resim
Bir arkadaşım (Ufuk) geçenlerde şu ifadeleri içeren bir paylaşım yaptı: "Savaşla yatıp savaşla kalktığımız şu günlerde, savaşın sadece mermi ve bombayla yapılmadığını (...) insanları "öldürme"nin çok farklı ve sinsi yolları olabildiğini hatırlatmak isterim.(...) Bunu anlamak, bütün "yok etme" yöntemlerini birbirine denk kılmaz; fakat birçok durumda barış dediğimiz şeyin acımasız bir savaşı maskeleyebildiğini gösterir. (...)" Mevcut politik ve sosyoekonomik sistemlerimizle doğaya ve toplumsal bağlarımıza öyle çok zarar verdik ki, gezegenimizdeki yaşamı iyice kırılgan hale getirdik. İçinden geçtiğimiz pandemi krizi, giderek daha çarpıcı şekilde yüzleştiğimiz iklim krizi ve bunların hem sonucu hem de sebebi olan politik krizler, dünya genelinde ekonomik dengeleri de alt üst ediyor. Şu an Ukrayna topraklarında yaşanan küresel savaşta olduğu gibi, savaşlar ve zorunlu göçler herkesi, ama en çok da yoksulları vuruyor.  Her tür kriz, yerel güvencelerden yoksun ve

Krizler Döneminde Yerel Gıda Ağlarının Önemi ve TADYA Örneği

Ceyhan Temürcü Dört Mevsim Ekolojik Yaşam Derneği üyesi ve gönüllüsü “Gıdamız Geleceğimiz: Krizler Döneminde Dayanıklı Gıda Sistemleri Oluşturmak” projesi kapsamında 12 Şubat 2022’de, Ankara Kent Konseyi Kabul Binası’nda gerçekleşen “Üretici-Türetici Buluşması” konuşma metni. İşleyen bir sistemin işlemez hale gelmesi durumuna kriz diyoruz. Günümüzde gıda sistemlerimizin başına gelen bu. Covid-19 pandemisinin ilk dönemlerinde yaşanan tedarik sorunları, endüstriyel gıda sisteminin ne kadar dayanıksız olduğunu hepimize gösterdi. Daha yakın bir dönemde de, tarımsal girdiler ve tedarik sistemlerindeki maliyet artışları nedeniyle yine ciddi bir stres oluştu.  Şimdilerde daha derin ve kaygı verici bir etken kendisini daha fazla göstermeye başlıyor: Küresel iklim değişikliğiyle birlikte kuraklık veya fazla yağış gibi aşırı hava olaylarında ciddi artışlar var. Bu durum yalnızca tarımsal faaliyetleri değil gezegenimizdeki bütün yaşam ağını tehdit ediyor.  İnsanlık tarihi krizlerle ve yıkıcı ola

Covid-19 nasıl ortaya çıktı?

Yeni tip koronavirüs tam olarak nasıl ortaya çıktı? Doğal mutasyonlarla mı evrildi, yoksa insan yapımı bir virüs mü? Önlemler, yasaklar, aşılar birilerinin senaryoları mıydı?  Benzer kafa yapılarındaki insanlar bile çoğunlukla cevaplarda uzlaşamıyor. Acaba sorduğumuz sorularda mı sorun var? Cevabını belki küçük grupların bildiği veya kimsenin bilmediği sorularla oyalanırken, kuşkuya yer bırakmayacak kadar açık başka gerçekleri gözden kaçırıyor olabilir miyiz? Aşağıdaki alıntıyı bundan sonraki yazı ve paylaşımlarımda sıkça tekrarlayacağım. ETC Group'un Bizi Kim Doyuracak? ( Who Will Feed Us? ) kitapçığından bir alıntı bu. Kitapçığın yayın tarihi 2017. Yani Covid-19 pandemisinin ortaya çıkışından en az iki yıl önce: "Endüstriyel Gıda Zinciri’nin gerçek toplam maliyeti, dünyanın yıllık askeri harcamalarının 5 katına eşittir. (...) Üstelik bu rakamlar zoonoz (hayvanlardan insanlara geçen) salgın hastalık risklerini kapsamaz: Bu hastalıklar, yaban hayvanları da dahil çeşitli hayva

Köylülük ve Agroekoloji

Köylülük ve Agroekoloji Ceyhan Temürcü Tarım Ekonomisi Derneği’nin düzenlediği Agroekoloji Çalıştayı bildirisi. (12 Aralık 2019, Büyükpark - Bornova/İzmir) Bu yazı şu yayın içinde yer alacaktır:  Bilim, uygulama, hareket olarak AGROEKOLOJİ - Başka Bir Tarım Mümkün . Tarım Ekonomisi Derneği, İzmir. Yediklerimizin birçoğu niteliksiz, besin değerleri düşük veya sağlığa zararlı gıdalar. Yanlış tarım uygulamalarıyla topraklarımız çoraklaşıyor, sularımız kirleniyor, doğamız zehirleniyor. Tarım kültürümüzü, yerel tohumlarımızı kaybediyoruz. Köyler boşalıyor, geleneksel yaşam tarzımız ve mutfak kültürümüz yok oluyor. Tarım arazileri rant için imara açılıyor veya büyük şirketlerin eline geçiyor. Çevremiz doğal, organik diye satılan ürünlerden geçilmiyor, ama biz kime güveneceğimizi bilemiyoruz. Bu yazılanlara büyük ölçüde katıldığınızı ve/veya bunları çevrenizde sıkça duyduğunuzu tahmin ediyorum. Kimi ‘yerel’ değil ‘yerli’ veya ‘milli’, kimi ‘büyük şirketler’ yerine ‘yabancılar’ diyor ama bu se