FAO sanal toplantısında konuşma: "COVID-19'da Ortak Eylem - Küresel gıda ve tarım yanıtımızı güçlendirmek"

Nyéleni Avrupa ve Orta Asya Gıda Egemenliği Ağı adına konuşma

Ceyhan Temürcü

Tahtacıörencik Ekolojik Yaşam Kolektifi, Ankara-Türkiye.


FAO Avrupa ve Orta Asya için Bölgesel Yüksek Düzeyli Diyalog: COVID-19'da Ortak Eylem - Küresel gıda ve tarım yanıtımızı güçlendirmek, sanal etkinlik, 7 Ekim 2020, 10:30 - 13:30 (CEST) .

Toplantı bağlantısı:
http://www.fao.org/europe/events/detail-events/en/c/1308398/

Youtube kaydı:
https://www.youtube.com/watch?v=ibiOnsoUDDk 


Nyéleni Avrupa ve Orta Asya Gıda Egemenliği Ağı adına, köylüler, küçük çiftçiler, balıkçılar ve çobanlar, yerli halklar ve kırsal bölgelerde çalışan diğer insanlar dahil olmak üzere, küçük ölçekli gıda üreticilerinin görüşlerini yansıtmaya çalışacağım. 

Bu insanlar, şirketlerin güdümündeki endüstriyel gıda sisteminin giderek artan baskısına ve düşmanlığına rağmen, topluluklarını ve gezegenin nüfusunun çoğunluğunu sürdürülebilir yollarla beslemeye devam ediyorlar. Böylece, çocuklarımız için iyi bir gelecek umudumuzu da besliyorlar.

Ve bu insanlar, gıda ve tarım sektörlerindeki ücretli işçiler ve sosyo-ekonomik yönden yoksunluk yaşayan birçok kişi gibi, pandemiye yönelik tecrit ve kapatma önlemlerinden ağır şekilde etkilendiler. 

Küçük ölçekli üreticiler, kırsal topluluklar ve yerli halklar COVID-19 krizinden önce de kaynaklara, kamu hizmetlerine ve pazarlara erişimlerinin engellenmesi veya kısıtlanması, topraklarını ve kaynaklarını ele geçirmeye yönelik saldırılar ve göçe zorlanma gibi can yakıcı sorunlarla karşı karşıyalardı. Bu tarihsel ve sistemli marjinalleştirme çabalarının yarattığı sorunlar pandemi başladığından bu yana sadece ağırlaştı. 

Yerel ve bölgesel gıda sistemlerinden kapitalist ve endüstriyel üretim ve dağıtım biçimlerine doğru zorlamalı geçiş tüm dünyada korkunç etkilere yol açtı. Fosil yakıtlara ve sentetik kimyasallara bağımlı olan, toprağı, suyu, genetik kaynakları ve işgücünü ağır şekilde sömüren ve ağır sağlık bedelleri oluşturan endüstriyel gıda sisteminin, gezegenin taşıyamayacağı kadar maliyetli olduğu artık belgelenmiştir. Öyle ki, gezegendeki tüm yaşamı yok olmanın eşiğine getirdiğini biliyoruz.

Ayrıca, zoonotik hastalık salgınlarının ortaya çıkmasındaki baş etkenlerden birinin, endüstriyel hayvan çiftliklerinin doğal yaşam alanlarına yayılması olduğunu da biliyoruz. FAO'nun COVID-19 Kurtarma Programı’nın öncelikli alanlarından birinin başlığı olan "Bir sonraki zoonotik pandemiyi önlemek", aslında endüstriyel sistemin krizler üreten doğasını ilan etmektedir. 

O halde COVID-19 sonrasında ortaya çıkan acil durumlara müdahale etmeyi düşünürken, günümüzdeki gıda ve tarım krizlerinin kaynağının kâr odaklı, sömürücü endüstriyel gıda sisteminin ta kendisi olduğu bir an bile unutmamalıdır.

Tekerleği yeniden icat etmemize gerek yok. Yerel, dayanıklı gıda sistemlerini korumalı ve desteklemeli, köylülüğe dayalı agroekoloji ve her ölçekte gıda egemenliği ilkeleri doğrultusunda küresel bir değişim için birlikte çalışmalıyız. 

Sürdürülebilir yollarla üretim yapan ve dünyayı besleyen insanlar olarak biz, bu sistemsel değişimi gerçekleştirmek için yeterli bilgiye, bilgeliğe ve becerilere sahibiz. COVID-19 gıda krizinin en yakıcı zamanlarında birçok küçük ölçekli gıda üreticisi yeni koşullara hızla adapte oldu. Çevrelerindeki toplulukları taze, sağlıklı, besleyici gıdalarla beslemeye devam ettiler ve daha geniş kitlelerle doğrudan bağlantı kurmak için yaratıcı çözümler buldular. Dahil olduğumuz katılımcı güvence sisteminde (DBB) yer alan bazı üreticiler, ihtiyacı olan herkes için ücretsiz gıda bile sundular. Birçok kooperatif ve gıda topluluğu sağlık önlemlerine uygun olarak gıda dağıtmaya devam etti. Topluluk destekli tarım grupları ve üretici örgütleri, pandemiye karşı güvenli yöntemleriyle, her zamankinden daha aktif şekilde faaliyet gösterdiler. İnsanlar, en kırılgan durumdakiler için dayanışma fonları oluşturmak üzere örgütlendiler. 

Çiftçiler ve sorumlu tüketiciler, toplumlarımız için bir güç kaynağı olduklarını ve kendilerine alan açıldığında çözümlerini daha da yaygınlaştırabilecekerini kanıtladılar.

FAO’nun COVID-19 Müdahale Programı sistemsel bir değişikliğe katkıda bulunacak mı?

Müdahale Programı’nın belgeleri, gıda ve tarımla ilgili olarak dünyada yaşanan birçok ekolojik, ekonomik ve sosyal sorundan bahsetmekte. Ancak yeterli analitik derinlikten ve gerçek köklere bakma cesaretinden yoksun şekilde, çoğu zaman yalnızca belirtilere veya etkilere değinmekte. 

Program’ın bu halinde ayrıca, birincil gıda üreticilerini desteklemeye yönelik yöntemler ve kılavuz ilkeler yok. Küçük ölçekli üreticileri desteklemek için sosyal hareketler ve sivil toplumla işbirliği içinde yerele uyarlanmış mekanizmalar sağlayıp sağlamayacağı henüz belli değil. 

Belgeler, çoğunlukla biçimsel olmayan ekonomik faaliyetler içindeki bazı kırsal toplulukların kırılgan durumunu ortaya koyuyor. Peki insani yardım önlemleri yalnızca bu grupların yoksunluk ve bağımlılık içeren koşullarının sürdürülmesine mi hizmet edecek? Program ‘istihdam’ argümanlarını yalnızca bu insanların emeklerinin veya ürünlerinin kâr odaklı biçimsel sektörlere katılması için mi kullanacak? Yoksa bu toplulukların yerel kaynaklara erişimini güvence altına alıp güçlendirerek, onurlu iş alanları, daha iyi yaşam standartları ve ihtiyaçlara dayalı yenilikler için gereken koşulların yaratılmasını mı teşvik edecek?

Belgelerde agroekolojiden bir kez bile söz edilmemiş olması tuhaf değil mi? Program, 'gıda sistemlerinin dönüşümü' anlatısını, gerçekten sürdürülebilir ve dayanıklı ekolojik sistemlerin ve sosyal yapıların tasfiyesi pahasına, devasa dışsal maliyetleri olan endüstriyel tarım şirketlerini teşvik etmek için bir bahane olarak mı kullanacak? Yoksa insanların haklarına saygı göstererek, çok daha ucuz, uygulanması daha kolay ve daha iklim-dostu yollarla kırsal toplulukları ve küçük ölçekli üreticileri mi destekleyecek? 

İkinci yol seçilirse sosyal hareketler, sivil toplum örgütleri ve gıda üretiminin merkezinde yer alan insanlar olarak, uygulama süreçlerini mümkün olan her şekilde desteklemeye hazır ve istekli olacağız. 

Özelde, Müdahale Programı’nın aşağıdaki hedeflere yönelik kamu politikaları talep etmesini önlemler uygulamasını öneriyoruz:

  • Köylülerin, yerli halkların ve diğer kırsal toplulukların üretim için ihtiyaç duydukları arazi, tohum, su ve diğer doğal kaynaklara erişiminin, ayrıca yerel ve bölgesel pazarlara sürekli ve istikrarlı erişiminin sağlanması,

  • Uygun hijyen normları da dahil olmak üzere, küçük çiftçi ve üreticileri koruyan, küçük ölçekli gıda sistemlerine uygun mevzuatın teşvik edilmesi,

  • Pandemi önlemlerine çok iyi uyum sağladıklarını kanıtlamış olan yerel, açıkhava üretici pazarlarının ve toplum destekli tarımın (CSA) teşvik edilmesi,

  • Okullar, hastaneler, hapishaneler ve diğer kamu kurumları için küçük ölçekli çiftliklerden ve yerel birincil üreticilerden gıda tedariğinin teşvik edilmesi,

  • İhtiyaçlara dayalı ve küçük çiftçilerin erişebileceği yeniliklerin ve doğa-dostu tarım teknolojilerinin teşvik edilmesi,

  • İnsan hakları temelli bir yaklaşımdan taviz verilmemesi ve bu hakların savunulması:

    • Birleşmiş Milletler tarafından Aralık 2018'de kabul edilen köylü hakları,

    • Tarım ve gıda işçilerinin uygun ve güvenli çalışma koşulları ve geçim hakları,

    • Yerli halkların toprağa ve doğal kaynaklara erişim hakkı, barınma ve geçim hakları,

    • Herkesin nitelikli, besleyici ve kültürel bağlamlarına uygun gıdaya erişim hakkı.

  • Kırsal alanlarda toplumsal cinsiyet eşitliğinin ve gençler için gelişim fırsatlarının desteklenmesi,

  • Tarım ve gıda işçilerine onurlu çalışma koşulları ve ücret sağlanması ve bütün haklarının garanti altına alınması,

  • Üçüncü ülkelerden gelen çalışanlar için yasal ve güvenli yolların güçlendirilmesi, düzensiz göçmenlerin yasal haklara kavuşturulması ve kırsal alanlardaki tüm işçi kategorileri için eşit muamele hükümlerinin uygulanması,

  • Küçük ölçekli üreticilerin kamusal tartışmalara ve her düzeydeki karar alma süreçlerine katılımının artırılması ve hesap verebilirlik mekanizmalarının geliştirilmesi yoluyla katılımcı yönetişimin güçlendirilmesi.


Son olarak, Dünya Gıda ve Tarım Örgütü’nü, Dünya Gıda Güvenliği Komitesi’nde (Committee on World Food Security - CFS) ortaya çıkan uzlaşıya saygı duyarak ve Sivil Toplum ve Yerli Halklar Mekanizması’na (Civil Society and Indigenous Peoples’ Mechanism - CSM) dahil olan yerel topluluklar, sosyal hareketler ve sivil toplum örgütleriyle daha yakın işbirliği yaparak, gıda sistemlerinde sistemsel bir değişimi hedefleyen ortak bir politika oluşturulması için çabalarını yoğunlaştırmaya davet ediyoruz.


Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Dil, zihin ve felsefe dersleri

Köylülük ve Agroekoloji

ENDÜSTRİYEL ŞİRKET TARIMI ÖLDÜRÜR - Kapitalist tarım ve Covid-19: Ölümcül bir birleşim